In this picture, taken during the poetry reading in Bursa last saturday, poets Gülten Akın and Gonca Özmen came together… :)
Monthly Archives: May 2013
Ece Ayhan – “I ratti di Gerusalemme” (Kudüs Fareleri)
Ece Ayhan (1931-2002) è stato uno dei principali esponenti della corrente del Secondo Nuovo (II. Yeni), con una carriera che parte nel 1959 e arriva al 1999. Noto per la sua rigida disciplina, è stato uno dei poeti più controversi, per un uso talvolta eccessivo di metafore, allusioni e giochi di parole. Questa poesia è disponibile nella traduzione inglese di Murat Nemet-Nejat all’indirizzo http://www.fascicle.com/issue01/Poets/ayhan2.htm
Kudüs Fareleri
Dördüncü konuşmamızda
(ben neredeyim?)
isa’dan önce bu kentte
bir karınca taciri
Günahkar bir hayalet için
(biraz ölüm)
uyluk kemiğiyle acı çekecek
saraylarında
Beşinci konuşmamızda
(anlatmak diye bir şey yoktur burada)
arsenik götüren bir uşak
efendisine
Vebalı gecelerden
(makasla kesilmiş sarı bir ay)
kurtulacaklarına
inanırlardı
Biz vaktinde ölmüş olduğumuz için
(satranç taşları gibi)
kireçlerden korkmuyorduk
bir de kudüs fareleri
bir de kudüs fareleri
Bir öyle fareler
bir öyle fareler
I ratti di Gerusalemme
Nel nostro quarto dialogo
(io dove sono?)
un mercante di formiche
in questo posto, prima di Cristo
Per uno spettro peccatore
(un po’ di morte)
con gli stinchi doloranti
percorre i suoi manieri
Nel nostro quinto dialogo
(non esiste spiegazione per posti così)
un servo porta l’arsenico
al padrone
Credevano nella liberazione
(una luna gialla ritagliata
con le forbici)
dalle notti di peste
Siamo morti nel momento giusto
(come i pezzi degli scacchi)
per questo non temevamo la calce
né i ratti di Gerusalemme
né i ratti di Gerusalemme
E poi ratti così
ratti così
Filed under Senza categoria
Mehmet Yaşın’s new poetry book, “Evden Kaçan Çocuk”
Mehmet Yaşın’s new poetry book, “Evden Kaçan Çocuk”
The most important Cypriot poet, Mehmet Yaşın, has just published with Yapı Kredi Yayınları a new poetry collection, “Evden Kaçan Çocuk” (“The Boy Running Away from Home”). After the first edition (April 2013), the book has already been reprinted, and it will be presented tomorrow in Nicosia at the Naci Talat Vakfı. Yaşın will also hold a workshop about poetry and narration at the Gümüşlük Academy in Bodrum between 31 May and 2 June.
http://haber.gazetevatan.com/evden-kacan-cocuk/541324/4/yazarlar
http://www.ykykultur.com.tr/kitap/evden-kacan-cocuk
http://www.havadiskibris.com/Yazarlar/bekir-azgin/evden-kacan-cocuklar/1253
Filed under Novità, Senza categoria
Gonca Özmen – Senza Titolo
Una composizione del 2013 di Gonca Özmen, buona lettura!
Say ki omzuna bir kuş, dalgınlığına taş sektirmişim
Yokluğuna kibritler
Işıklı bir şeylere benzemişiz giderek
Cıvıltılı bir şeylere
Bir rüzgar gülü sonsuz dönmüş ağzımızda
Bir zebra fırlamış benden
Immagina un uccello sulla tua spalla,
ho lanciato un sassolino sulla sua smemoratezza
fiammiferi sulla tua assenza
Andando avanti ci si scopre somigliare sempre più
a cose luminose, al loro pigolio
Una rosa dei venti ruota nella nostra bocca senza posa
Una zebra si lancia via da me
Filed under Senza categoria
küçük İskender – “Sacrifice”
Derman İskender Över, conosciuto con lo pseudonimo “küçük İskender” é un poeta, performer e saggista nato nel 1964 a Istanbul. Nelle sue poesie spesso ricorre allo slang per ricreare delle atmosfere bukowskiane. Inoltre, küçük Iskender é tra i pochi poeti turchi a toccare apertamente la tematica omosessuale. Estremamente prolifico, dal 1988 a oggi ha pubblicato ben 21 raccolte di poesia.
Sacrifice
Oggi ti ho comprato un’abat-jour:
Nella cassetta sacrifice di elton john
E la chevrolet verde se ne sta sull’orlo di qualcosa
Le portiere aperte, targata baltimora, gran bella cosa
Sacrifice di elton john nel mangianastri
Avevamo camminato verso la riva
I mantelli delle fate scomparivano nelle nostre impronte
Le fate nemiche fra loro, le fate offese
Oggi ti ho scritto una lettera:
Per lo più
Per lo più parlavo di rose
Rose trasparenti, incolori, libere
Della paura di diventare una rosa
Non ricordo il perchè ma ho pianto
Sigarette dimenticate a destra e sinistra
Lasciate a consumarsi
Ogni lettera iniziava: “amore mio”
E una festa di pezzi di carta
Pezzi di spirito
Scaglie d’amore
Frammenti di vapore
Frammenti di godimento
Un inverno in pezzi é giunto nei pezzi di me
Lo sai, no? Sono sempre io
A celare gli inverni, il sangue
Il sangue è la ricompensa, a dirla tutta
Oggi ti ho immolato un sacrificio
I polsi sono ancora doloranti e insanguinati
Un viaggio temporaneo
Un amore di cui non si parla
Corpi abusati
Due cuccioli scoiattoli si incontrano sul ramo
Il ramo nemico dell’albero, gli scoiattoli offesi
Un ghigno sulle labbra
Proprio come la luce del faro girevole picchia e sparisce
Quello spettro irreale colpisce un istante la mia mente e scompare
Frammenti di spirito e amore sbattono e spariscono
Riappaiono e si aggirano sulla mia fronte pallida e sudata
Le mani del giovane dio
Lentamente ravviano la frangia
In trent’anni di vita, per la prima volta oggi ho sognato la morte
Oggi ti ho preso un’abat-jour, ti ho scritto una lettera,
Dico a te, una lettera e un’abat-jour, oggi
Oggi sono morto per te, per nessun altro
Hai presente quella chevrolet verde, gli sportelli aperti
Elton john che canta sacrifice nel mangianastri
Nel mio palmo una fedina rosa
Frammenti di foschia e godimento colpiscono e si dissolvono
Raccolti da noi
Il tempo ha mescolato raccoglitore e raccolto,
E la cosa si chiede “sono anch’io una cosa”
Come una piuma che ti si avvicina
Ti tocca, ti solletica
Poi si scosta… sacrifice…
Avevamo superato un immenso dicembre grazie alla musica
Per strada con bottiglie di vino nelle mani
I nostri nomi uno accanto all’altro
E i cuori incisi sui tronchi
Cocciuti contro le richieste dell’epoca moderna
Si era romantici noi, si era neomelodici
Oggi ti ho preso un’abat-jour
E una volta a casa,
dormivi sempre sul lato sinistro del letto,
l’ho sistemata sul comodino a sinistra
Avvitando una lampadina gialla, soft, come hai sempre voluto tu
Alla sua luce ti ho scritto una lettera
Nel mangianastri elton john cantava sacrifice
La telefonata con cui mi lasciavi
Il blu bambino dei tuoi occhi
Improvvisa, lei, implacabile, per l’intera notte
La pioggia mi è tornata in mente
Ho pianto senza sapere il perché
Le mani tue a chiudermi il viso
Le mani tue a celare il mio viso dal mondo
Quelle tue mani di oceano mi sono tornate in mente
La cassetta ha smesso di suonare
Si sono chiuse le portiere della chevrolet verde
Mi sono abbracciato nel cesso baciando con desiderio la lametta
La lampadina è esplosa, l’abat-jour ha preso subito fuoco
Il sangue è la ricompensa
Ho portato il mio sangue a fare un giro fuori, stasera
Le pelli sono nemiche fra loro, gli amanti offesi
Ho provato vergogna senza sapere il perchè
Vergogna
Sacrifice
Sana bugün bir abajur aldım:
Bir şeyin ucunda durur ya yeşil chevrolet
Kapıları açık, baltimor plakalı, usta işi
Teybinde elton john’dan sacrifice
Biz sahile doğru yürümüşüz
Ayakizlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs
Sana bugün bir mektup yazdım:
En çok
En çok güllerden sözettim
Saydam, renksiz, özgür güllerden
Bir gül olmak korkusundan
Nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
Sağda solda yakılıp unutulmuş sönmüş sigaralar
‘Canım..’ diye başlanılıp
Yarım bırakılmış bir sürü kâğıt parçası
ruh parçası
aşk parçası
buğu parçası
haz parçası
paramparça içime paramparça bir kış gelmiş
biliyor musun ben daima
Kışları saklanırım kan
Kan ödüldür açıkçası
Sana bugün bir kurban kestim
Hâlâ ağrıyor ve akıyor bileklerim
Gelip geçici bir seyahat
Üzerinde konuşulmamış bir sevgi
Karşılıklı hoyrat kullanılmış bedenler
Aynı dalda karşılaşan iki çocuksincap
Dal, ağacına düşman, sincaplar birbirine küs
Dudaklarda müstehzi bir hal
Yani bir yere vurup kaybolan far ışığı gibi
Bir an aklıma vurup kaybolan o fevkalade hayal
Vurup kaybolan ruh ve aşk parçaları
Beyaz ve terli alnımda belirip dolaşan
Delikanlı tanrının eli
Usulca düzeltirken kâkülümü
Otuz yıllık ömrümde ilk kez düşledim ölümü
Bugün sana abajur aldım, bir mektup yazdım
Sana, diyorum, bugün bir abajur ve mektup
Ben bugün sana öldüm başkasına değil
Hani o chevrolet yeşil, kapıları açık
Teybinde elton john’dan sacrifice
Avcumda pembe, ziftli bir alyans
Vurup kaybolan buğu ve haz parçaları,
Biriktirdiğimiz
Zamanla biriktirenle biriktirilenin
Birbirine karıştığı
Ben de bir eşya mıyım diye düşündüğü
Üzüldüğü şey
Bir tüy gibi yanınıza gelip
Bir tüy gibi dokunup ürpertip
Sonra
Sonra geri çekildiği… sacrifice…
Koskoca bir aralık ayını müzikle geçirmiştik
Sokaklarda elimizde şarap şişeleri
Adlarımızın yan yana olduğu
Kalpler kazımıştık ağaçlara
Modern çağın gereklerine inat,
biz romantiktik biz birbirimizi seviyorduk
biz ayrılmayacaktık biz arabesktik biz..
Bugün bir abajur aldım sana
eve geldim
yatağın hep sol tarafında yatardın
sol taraftaki başucu sehpasına yerleştirdim onu
bir ampul taktım sarı soft hep istediğin gibi
ışığında bir mektup yazdım sana
teypte elton john’dan sacrifice
Beni terk ettiğini bildirdiğin o telefon konuşması
Gözlerinin gencecik mavisi
birden başlayan, o, telaşla, bütün gece yağan
Yağmur geldi hatırıma
Nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
Yüzüme kapanan ellerin
Yüzümü yeryüzüne karşı perdeleyen ellerin
O okyanus ellerin geldi hatırıma
Kaset sustu kapandı yeşil chevrolet’nin kapıları
Tuvalette sarıldım jilete hasretle öptüm
Ampul patladı bir anda alev aldı abajur
Kan ödüldür
Kanımı bu gece dışarı gezmeye çıkarttım
tenler birbirine düşman, âşıklar birbirine küs
nedenini hatırlamıyorum ama utandım
utandım
Filed under Senza categoria
Gökçenur Ç. – “La morte prende le stelle della notte per ferite con le croste” (“Ölüm, Yıldızları Gecenin Kabuk Tutmuş Yaraları Sanıyor”)
Ölüm, Yıldızları Gecenin Kabuk Tutmuş Yaraları Sanıyor
Ölüm, kapalı çarşı fesçiler sokağında dükkan işletiyor
Ölüm, arada ingilizce kelimeler kullanmanın çok havalı olduğunu düşünüyor,
Ölüm, bembeyaz zebraların varlığını herkesten gizlemeye çalışıyor,
Ölüm, zamanla hesabına tavla oynuyor,
Ölüm,güzelliğin tanımını bir atın kulağına fısıldıyor,
Ölüm, çok korkuyor çünkü gerçek adını bilmiyor,
Ölüm, gri gözlü, bir zamanlar mavi gözlü olduğunu hatırlamıyor,
Ölüm, kuşlarla konuşuyor, tek dostu kuşlar, onları anlamıyor,
Ölüm, yasemin bahçelerinin küçük orospusu yosadhara’ yı sidharta’dan çok seviyor,
Ölüm, 5800 ödenmiş prim gününü bağkurluluğuyla birleştirip emekli olmayı düşlüyor,
Ölüm, sarı ateş böceği, dokunduğu herkesten birşeyler öğreniyor,
Ölüm, taşraya yerleşme fikrine sıcak bakmıyor,
Ölüm, cüneyt’e babanı gördüm diyor, o iyi gözlerinden öpüyor,
Ölüm, günlük tutuyor ama tarih atmıyor,
Ölüm, ölünün yakınlarına unutkanlık pelerinleri armağan ediyor
Ölüm, her akşam içmezse uyuyamıyor, tekirdağ’ı yeşil efe’den çok seviyor,
Ölüm, alışkanlıklarına çok bağlı, dişlerini tuzla fırçalıyor,
Ölüm, kredi kartı borcunu kapatmak için tüketici kredisi alıyor,
Ölüm, sevmediği bir işte çalışıyor,
Ölüm, van kalesi kartpostalları biriktiriyor,
Ölüm, yıldızları gecenin kabuk tutmuş yaraları sanıyor,
Ölüm, allaha küs, yine de uyumadan üç kulluvallah bir elham okumayı ihmal etmiyor,
Ölüm, sevdiği dizelerin altını çiziyor,
Ölüm, en çok “neden ben?” diye soranlara kızıyor,
Ölüm, artık ağlamaktan utanmıyor,
Ölüm, aramıza karışmış, bizden biri gibi geçinip gidiyor.
La morte prende le stelle della notte per ferite con le croste
La morte gestisce una bottega al Gran Bazar, in via Fesçiler
La morte crede che una parola inglese ogni tanto faccia molto cool,
La morte cerca di nascondere a tutti l’esistenza di zebre candide,
La morte fa un giro di backgammon con il tempo,
La morte sussurra la formula della bellezza all’orecchio dei cavalli
La morte muore di paura perché non sa il suo vero nome
La morte ha gli occhi grigi, non lo ricorda ma un tempo erano blu,
La morte parla agli uccelli, suoi unici amici, senza capirli
La morte più che Siddharta ama Yosadhara, la puttanella dei giardini di gelsomino
La morte sogna di sommare previdenza sociale, previdenza aggiuntiva e andarsene in pensione,
La morte, lucciola bionda, impara qualcosa da chiunque tocchi,
La morte non gradisce l’idea di trasferirsi in campagna,
La morte dice a Cüneyt ho visto tuo padre sta bene e ti bacia
La morte tiene un diario ma non segna le date
La morte dona ai parenti del defunto mantelli di oblio
La morte non prende sonno la sera se prima non beve, preferisce la sambuca all’anisetta
La morte è una creatura abitudinaria, si spazzola i denti col sale,
La morte fa un prestito per saldare il debito della carta di credito,
La morte fa un lavoro che non ama,
La morte colleziona cartoline del castello di Van,
La morte prende le stelle della notte per ferite con le croste,
La morte ce l’ha a morte con Dio ma prima di dormire non esita a recitare tre kulluvallah e una fatiha,
La morte sottolinea i suoi passaggi preferiti,
La morte perde le staffe con chi chiede “perché io?”,
La morte ormai non si vergogna più di piangere,
La morte si è confusa tra noi, e come uno di noi tira a campare.
Filed under Senza categoria, Traduzioni
Gülten Akın’s poetry reading
The great Turkish poet Gülten Akın is going to perform coming Saturday in Bursa, at Nazım Hikmet Kültürevi, at 7:30pm. I wish I could go…
Gülten Akın – “Lamento del figlio di una lavoratrice” (“Annesi çalışan çocuğun ağıdı”)
Di seguito la traduzione di una poesia di Gülten Akın (1933), la poetessa turca più nota e influente. In questa poesia, a parte un uso magistrale del suono, si nota un ribaltamento della retorica del realismo a tutti i costi, che vedeva l’impegno della donna in ambito lavorativo come una necessità di progresso senza alcuno svantaggio di sorta.
Lamento del figlio di una lavoratrice
Li ho buttati via. A cosa servono mai i colori
In solitudine, a parte il nero
Quale colore potrei usare
Tavolozza asciutta, soffitto sbiadito, tappeto imbronciato
I miei dipinti dovrebbero essere esangui
La mia finestra non richiama più gli uccelli
I narcisi perdono il fiato
Nemmeno tre spazzole bastano a pettinare Yuku-Lili
Sono figlio di una madre che lavora
Sulle strade ed i tetti la neve vela
Le linee blu lasciate dall’estate andata
Non parlo. Anche i suoni della gioia
Si sentiranno una volta o due, per poi tacere
Ai piedi del muro orme feline
E nei giardini brutti crisantemi
Staranno sbocciando
Gülten Akın, Ağıtlar ve Türküler 1972-1983 (p.30)
ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI
Attım. Boyalar ne işe yarayabilir
Yalnızlık için karadan başka
Hangi rengi kullanabilirim
Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
Solgun durmalı resimlerim
Pencerem kuşları çekmiyor
Soluğu azaldı nergislerin
Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lili’nin saçları
Ben annesi çalışan bir çocuğum
Yollarda damlarda eski yazdan kalma
Mavi çizgileri kar gelir kapatır
Sustum. Sevincin sesleri de
Bir iki deneyip susacak
Duvar diplerinde kedisel çığlıklar
Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır
Filed under Senza categoria, Traduzioni
Poet Cenk Gündoğdu wins the Arkadaş Z. Özger Prize
With a ceremony held lately in İzmir, poet Cenk Gündoğdu has been awarded the Arkadaş Z. Özger Prize for his book “Issız”, prized as best first work of last year. In the committee were poets Haydar Ergülen and Sina Akyol, among others. Interestingly, in his acceptance speech Gündoğdu has reiterated his skepticism about poetry awards, intervening in an ongoing polemics about the poetry prizes in Turkey, and their effect on the publishing sector. Nonetheless, he expressed his happiness for the award, dedicated to the memory of Arkadaş Zekai Özger (1948-1973), a poet killed in unclear circumstances and known for his rebel stance in the context of the poetry of the 1960s-early 1970s.